ALAİTTİN’İN SİHİRLİ LAMBASI…
Alaittin Eraslan
10 Mayıs 1964- …
64’ün Mayıs’ında Cemile ile Şevki çiftinin oğlu olarak efsaneler diyarı Antakya’da açtı gözlerini. Adını Alaittin koydular.
Esnaf bir ailenin en büyük oğlu olmaktı ilk vasfı… Büyüklüğü, vasıf edinmeyi doğduğu andan itibaren öğrendi işte…
Ondan sonra Necip, Sabahattin ve Yelda geldi dünyaya; ağabeyleri oldu Alaittin; önce kardeşlerine ağabeylik yapmayı, sonra da herkesin abisi olmayı öğretti ona hayat.
Annesini kaybetti… Kaybetmeyi ilk böyle öğrendi… Hayatın biraz da kaybetmek olduğunu, sahip olduğu en büyük sevgiyi kaybederek öğrendi.
Esnaflık yapan bir ailenin ferdi olarak hayata atılmak gerekiyordu bunun anlamı çalışmak demekti. Esnaflığı, ticareti, yaşamak için çalışmak gerektiğini hep ailesinden öğrendi. Küçük yaşta öğrenmek zorunda kaldı; Antakya’da hayat zor ve çetindi.
Küçük yaşta çalışmaya başladı. Otogarda bekleyen arabalardaki yolculara nane-maydanoz satarak ticarete atıldı. Gözü pek, girişken ve sempatikti. Büyük Adam olmak için önce küçük adam olmanın ilk adımlarıydı bunlar.
Ortaokul ve liseyi Kurtuluş Lisesi’nde tamamlayıp, Bursa yolunu tuttu. Uludağ Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazanmıştı.
Üniversite yılları çabuk bitti ve Antakya’ ya dönüş yolunu tutup hayata sımsıkı sarılmaya çalıştı. O hayata sarıldıkça, hayat bir oyun gibi ondan uzaklaştı.
Her türlü iş kolunda şansını denedi. Bir dönem şehirlerarası bir otobüs firmasının muhasebesini tutmaya kadar her türlü iş kolunda görüldü Alaittin Eraslan.
Kimsenin görmediğini görmek, kimsenin aklına gelmeyeni akıl edip hayata geçirmek onun en büyük meziyetiydi.
En büyük hayaliyse tutkunu olduğu tiyatroları Antakya’ ya getirebilmekti… Bu amaçla 1985 yılında, Antakya’nın en eski pasajlarının birinde, ufacık bir ofiste, hayallerini gerçekleştirebilmek için kendi şirketini, kardeşlerinin isimlerinin baş harfinden oluşan AYSA ORGANİZASYON’ u kurdu…
İlk işlerinden biri Minik Serçe’nin İskenderun konserinin organizasyonunu yapmak oldu. Artık hayalinin peşinden koşmak için önünde hiçbir engel yoktu. Ankara’nın yolunu tutarak Ankara Sanat Tiyatrosu’nun turnelerini yapmak için Rutkay Aziz ile görüştü ve AST’ ın Adana, İskenderun ve Antakya turnelerini organize etmeye başladı.
Efsaneler diyarında başlattığı hayal AST ile birlikte gerçek olmuştu artık. Tiyatro oyunlarını seyirciyle buluşturmaya AST ve Rutkay Aziz ile başladı. Alaittin’in sihirli lambası AYSA parıldamaya ve Türkiye’yi sanatla buluşturmaya başlamış oldu.
AST ile başlayan Alaittin’in yolculuğu, sonrasında dur durak bilmeden devam etti. Değişen tek şey yoldaki yarenleri oldu…
Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu, Yıldız Kenter in Kent Oyuncuları, Gencay Gürün’ün Tiyatro İstanbul’u, Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular’ı, Haluk Bilginer’in Oyun Atölyesi, Ali Poyrazoğlu’nun Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Alaittin’in bitmek tükenmek bilmeyen yolculuğunun yarenleri oldular.
Bu yolculuğa Mehmet Ali Erbil, Beyazıt Öztürk , Sunay Akın, Muzo, Nihat Sırdar, Candan Erçetin gibi isimleri de kattı.
Hayalleri o kadar büyüktü ki… Kimsenin aklının bile almadığı, akıllara sığmayan hayalleri tarihe sığdırmayı bildi. Rumeli Hisarı’nı tiyatroyla buluşturdu.
O kadar sevdalıydı ki sanata ve tiyatroya, artık kendi tiyatrosunu kurması gerektiğini düşündü ve 2002 yılında Kadınlar Devleti isimli oyun ile Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu’nu kurdu. Artık organizatör olarak anılan küçük dev adam Alaitttin yapımcıydı. Beyefendi, Kahvede Şenlik Var, Azizname, Nathalie, Bana Mastikayı Çalsana, Koca Bir Aşk Çığlığı,Yalnız Kadın, Basit Bir Ev Kazası , 9 Ay Son Gün, Şölen, Düğün, Aşk Sözleri, Cam, Kuçu Kuçu, Adalet, Sizsiniz oyunlarının yapımcılığını üstlendi. Kimler yer almadı ki bu oyunlarda: Cem Davran, Zuhal Olcay, Tilbe Saran, Günay Karacaoğlu, Deniz Çakır, Dolunay Soysert, Sermiyan Midyat, Ali Sürmeli, Özgü Namal, Sumru Yavrucuk ve daha bir çok isim…
Türkiye’de özel tiyatro onunla anılır oldu.
Alaittin nereye tiyatro oraya…
Ta ki İzmir Belediyesi’ne yapılan baskına kadar. O baskında sırf İzmir’i Tiyatroyla buluşturuyor diye haksız yere 15 ay yattı Alaittin. Böbreklerinden rahatsızdı, cezaevinde beslenemedi ve küçük dev adam tam 15 kilo kaybetti bu dönemde. Haksızlıklara baş kaldırdı tüm şerefiyle; tüm bunlar yetmezmiş gibi cezaevinde mide kanseri teşhisi konuldu Alaittin’e ve alelacele ameliyata alındı, tüm midesi alındı; ama sonradan teşhisin yanlış konulduğu anlaşıldı. Ne yapsın Alaittin… Midesinin alınmasını “yapılan bu haksiz muameleye midem daha fazla kaldırmazdı zaten” deyip gülüp geçti. Ama talihsizlikler yakasına yapışmıştı bir kez; ameliyatın yanlış bir yöntemle yapıldığı anlaşıldı, artık beslenemiyordu küçük dev adam… Beslenebilmesi için tekrar ameliyat masasına yatırıldı, sonra tekrar, sonra tekrar, sonra tekrar… Yapılan haksızlık yetmezmiş gibi sarılık oldu, vücudu sarardı ama onuru hiç renk vermedi… Zatürre oldu; ama haysiyeti hiç titremedi… En sonunda kalbi daha fazla dayanamadı tüm bu olanlara… İktidarın İzmir hevesi ile başlayan zulmüne yenik düştü tiyatro emekçisi Alaittin.
Bugün aylardan Mayıs, günlerden Pazar, takvimler ayın altısını gösteriyor… Doğum gününden 4 gün önce Alaittin, sanattan, tiyatrodan kopmak zorunda kaldı…
Alaittin gitti ama sihirli lambası kaldı bizlere…
Işıklar içinde yat Alaittin…. Türkiye’nin dört bir yanında aydınlattığın perdeler sayende hiç kapanmayacak…